31 Mart 2015 Salı

Kutu Kutu Pense...

Yok yok ayakkabı kutusu değil bu, çay kutusu..
Vakti zamanında seçim mevzuatları gereği kapı kapı dolaşıp içinde çay bulunan promosyon amaçlı dağıtılan o teneke kutular var ya, işte onlar!!
Çoğu kez atmayı planladım, ama kutulardan birini eşim tezgahında kullandığı için attırmıyordu, diğerini de kayınvalidem oğluma kuru boya kutusu yapmıştı o yüzden atamıyordum. Velhasılı kelam, bu işlere girdikten sonra gözüme ilk kestirdiklerim onlar oldu :)


İşte ilk kutum; kahverengi değil bordo :) 
Bu kutuyu eşime yapacağim için, daha koyu, erkek renklerinde bir kutu olsun istedim. Elimde kırmızı ve lacivert akrilik boya vardı, kırmızıya bir minik damla lacivert karıştırdım ve öyle boyadım.


Tabi bu kadar sade kalsın istemedim ve ilk stencil denememi bu kutu üzerinde yapmaya karar verdim.
Stencili kutunun üzerine yerleştirip pıtpıt süngerle boyadım ama biraz rezil ettim malesef. Boya şablondan kaydı taştı birşeyler oldu çözemedim :( Kutunun kapağında denediğim çalışma daha başarılı oldu gibi. Artık deneye deneye daha iyisi olacak :)


Bu kadar başarısız girişimin ardından kutuyu öyle rezil gibi bırakmamak için, yine pıtpıt süngerle, stencil boyarken kullandığım renkle ortaya çıkan desenlerin etrafına ufacıcık dokunuşlarla efekt verdim. (Bu efekte ne desem bilemedim??? Yıldız efekti diyelim :)) Daha sonra parlak su bazlı vernikle vernikleyip kutuyu tamamladım. En sonunda da eşimin tezgahına usulca konduruverdim :)


Bu da ikinci kutu...
Mavi mi mavi...
Şirin mi şirin...
Kuşlu mu kuşlu, kurdelalı mı kurdelalı...


Bir önceki kutuda akrilik boya kullanmıştım, bunda ise mavi enamel cam boyasına, beyaz enamel cam boyası kullanarak elde ettiğim boyayı kullandım kutunun kendisinde. Kapağını da resim transferi yapmayı planladığım için direk beyaza boyadım.


Kuşların bu zarif görüntülerini çok severim, ortancalaraysa bayılırım. E ikisi aynı resimde bir arada olunca resime aşık olmam kaçınılmaz oldu tabiki :)
Bahsettiğim gibi, kapağın üstüne resim transfer yaptım (resim transfer anlatımı için tıktık).
Kapağın kenarları gözüme çok boş gelince, kontür rölyefle kenarlara kafama göre desenler yaptım, 2 yuvarlak çizdim aralarına çizgi çektim falan birşeyler uydurdum işte :)


Kapağı mat vernikle 2 kat vernikledim, kutunun kendisine ise boya işlemi bittikten sonra çatlatma uyguladım ama ben bu işte nedense başarılı olamıyorum. İlk denemem olan vazodan sonra "hadi bir daha deneyeyim" dedim ama ı ıhh olmadı yine... Gerçi ilk fotoğrafta görüldüğü üzre, olduğu kadarına beyaz yağlı boya sürüp silip çatlatmaları belirginleştirmeye çalıştım ama, ön yüzünde çatlatmadan eser yok.. dolayısıyla sonraki aşama bu sevgili kutu için vernikleme oldu. 2 kat parlak vernikle verniklendi kendisi.
Bütün bu badireleri atlattıktan sonra görülen tüm hataları, fırça izlerini, vs. minimuma getirmek için alt kısmına, oğluşumun doğum şekerlerinde kullandığımız kurdeleden kullandım, ellerimle üstüne bir de fiyonk iliştiriverdim. Bu kadar maviyi bir arada görünce nazar boncuksuz da olmaz dedim, bir de nazar boncuğu ekledim...


Ne bileyim.. Eşim bile çok beğendi, ki kendisi sadekar olduğundan katiyen öyle herşeyi kolay kolay beğenmez.. illa bir yorumu vardır ama düşüninki "o bordo kutuyu istemem bunu bana ver" diyecek kadar beğendi bu kuşlu kutuyu :)

Bu bol "kutu" kelimesi ile dolu postumu sonlandırırken, sizden ricam beğendiyseniz de beğenmediyseniz de lütfen yorumlarınızı ve eleştirilerinizi iletiniz. Beğendiyseniz ayrıca +1'lemeyi de unutmayınız :)
Bu şekilde kendimi geliştirip gözlere bayram ettirecek projeler yapmaya devam etme hevesi içimde dolup dolup taşıyor :)

Sevgiler...


19 Mart 2015 Perşembe

Gül Desenli Kahvaltı Takımı

Elime aldığımda "bunu da dönüştürmeliyim" dediğim bir kavanoz oldu Sütaş'ın 200 ml'lik yoğurt kavanozu. Öyle ki, hatta yemeyecek olmama rağmen o minnak, şirin kavanozdan bulduğumda 1 tane daha aldım :)
Alttaki tuzluklar mı? Onlarda boya artınca tabakta kalmasın çöpe atmayayım diye evi talan edip bulduğum kayınvalidemin evlenirken "al belki lazım olur" dediği tuzluklar :)


Dönüşüm yapmak istemiştim istemesine ama aklımda her hangi bir proje yoktu, yeni başladığım için elimdeki malzemelere göre bir aranjman yapacaktım ve öyle de oldu ama ben sonuçtan inanılmaz memnun kaldım :)
Üstelik sadece ben de değil, kim gördüyse çok beğendi e tabi bu da beni ayrıca mutlu etti :)


Bu fotoğraftanda anlaşılacağı gibi, önce kavanozu yaptım bitirdim. Tuzluklar önce başka bir şey olsun dedim ama sonradan bunu takıma dönüştürmeyi, belki kahvaltı sofrasında tuzluk-şekerlik olarak kullanırız diye düşündüm.
Yapımına gelince; bu iş (kavanozun silikon kapağıı hariç) tamamen cam boyama işi. Her bir parçayı 2 kat  kırık beyaz enamel cam boya ile boyadım, tuzluklar 1 kat daha fazla olabilir ;) O "tekfen" yazısını kapatmak kolay olmadı.. Daha sonra beğendiğim bir peçeteyi beğendiğim kısımlarını elle kopararak kavanozun kulplarına denk gelmeyecek şekilde yapıştırdım, tabiki bunun için peçete dekupaj tutkalı kullanıyoruz.. Bu arada ben yapıştırırken öyle deli gibi özenmedim, aman dümdüz olsun diye uğraşmadım, "üst kısımları düzgün olsun, alt kısımları hafif kırışık olsa daha hoş bile olur" diye düşünüp hafif kırışık kalmalarına izin verdim. Peçeteleri kuruması için 1 gün beklerseniz daha iyi oluyor, bu süre içinde sakın ellemeyin..



Dekupaj bitince kapağıyla biraz uğraştım, önce akrilik boya demedim. Olmadı.. Kabuk gibi sıyrıldı, daha sonra pıtpıt süngerle cam boyasıyla boyamayı denedim, ve oldu :) üstüne aynı peçetenin başka bir desenini yapıştırdım aynı tekniklerle. Kavanozun kenarına da kendir ipi sardım, minicik bir de fiyonk ekledim aynı ipten. Bu arada bu ipi yapıştırmak için yine dekupaj tutkalı kullanıyorum, özel bir tutkal almadım. Kapak boş kalınca kapağın kenarına da ipten 3 kat sardım ve kavanozu bitirdim.



 Tuzlukları da gördüğünüz gibi aynı desenler, aynı peçete, aynı ip, aynı teknik... Tekrar anlatmıyorum :)


Ben bu haliyle bu takıma bayıldım, kahvaltı sofrasına çok yakışacak şirin mi şirin, cici mi cici bir takım oldu :)
Beyaz kendinden desenli porselen bir kahvaltı takımıyla hayal ettimde, sade bir sofrada çok cici bir detay..

Siz de beğendiyseniz lütfen yorum yapmayı ve +1'lemeyi unutmayın :) 
Bu sayede daha çok motive oluyor daha hevesleniyorum.

Sevgiler...

6 Mart 2015 Cuma

Üstünde Peynir Kesmeye Kıyamazsın...

Başlık ne alaka? diye içinden geçirenlere sesleniyorum. Ey ahali, bu gördüğün pano bir vakitler peynir kesme tahtası imiş. 

 
Yazma işinden pek bir sıkılıyordum fakat bu da zamanla gelişen bir yetenek sanırım. Yok hayır, yetenekliyim neler yazıyorum vay anasını demiyorum ama git gide açıldığımı hissediyorum. Kelimeler değişiyor, anlatım başkalaşıyor ister istemez.


Neyse, konumuz bu değil :)
Şimdi sizlere kayınvalidemden çeyizime gelen kendinden bıçaklı, fayansı boyalı peynir kesme tahtasının dönüşümünü anlatacağım.
Bu zavallının eski hali yukarda gördüğünüz gibi enteresan değişik bişiydi. Dolapta saklananlar klubündendi kendisi ama iyiki saklamışım, yeni hobim için kendisi peynir kesme tahtasından deneme tahtasına terfi etmiş oldu böylece :)


O halden son haline nasıl geldiğini anlatalım o zaman;
Tahtada görülen bir oyuk var ve altında bir de mıknatıs, bu bıçağı tutması için yapılmış bir dizayn ama ben yeni halinde bıçağını kullanmayacağım için o oyuklara ihtiyacım yok diye kendilerini kapatmaya karar verdim. 
Bunun için oyukları bir kahvaltı bıçağı yardımı ile rölyef pasta ile doldurdum. Bu işlem bile 3 günümü yedi. Rölyef pasta kuruyunca çatlaklar oldu ve çöktü, o oyukların tahta ile aynı hizaya gelebilmesi için bir kez daha doldurma işlemi yaptım ve 1 gün daha bekledim. Etti 2 gün. Ertesi gün kuruyan rölyefi zımpara ile düzleştirmeye çabalasamda başarılı olamadım, ben de tesadüfen keşfettiğim bir yöntem kullandım. Nemli bir bezle rölyefin üstünden geçmeye başladım, tahta ve rölyef pastanın zemini bir olana kadar ovaladım ama sert değil, yumuşak yumuşak.. okşar gibi :)
Bu aşamadan sonra ben ıslak kalmıştır endişesi ile 1 gün daha bekledim kurumasını, etti 3..


Bu arada tabiki pastayı her sürdüğüm ve beklediğim gün eş-zamanlı olarak tahtanın üstündeki fayansı da beyaz cam enamel boyası ile pıt pıt süngerle boyadım. 3 kat, yani 3 gün, yani rölyef pasta ne zaman kurudu o zaman seramiğin işi de bitti.
Her biri bittikten sonra, sap kısmına yukarıda görüldüğü gibi stencil kullanarak rölyef pasta ile kabartma yaptım. Biraz yamuk yumuk oldu, neyse..
Tahtanın kendisini önce bordo boyadım. Rengi biraz kırmızı ve bir damla lacivert akrilik boya ile elde ettim. Bordo kuruduktan sonra eskitmek istediğim yerlere mum sürdüm, üstüne kırık beyaz ve bir damla açık gül rengi akrilik boyayı karıştırarak elde ettiğim bu garip açık pembe renge boyadım, 2 kat.. Ve kuruyunca zımpara ile eskitmeleri tamamladım.
Ardından resim transferi.. 1gün bekle, soy.. :)






Bu haliyle çok sade gelince gözüme, sapına kullandığım stencil ile transferin kenarlarına da aynı desenden yaptım rölyef pastayla. E şimdi resmin kenarındaki desenler beyaz, saptaki desen eskitmeli kaldı.. ı ıh olmadı..
Aynı bordodan tekrar elde edip ince fırçayla, stencili de desenin üstüne koyup (bulaşmasın diye), desenlerimi boyadım, hepsi kuruduktan sonra 2 kat parlak vernik sürdüm.Ve bu haline bayıldım..



Son rötüşlar ise şöyle; duvar süsü (pano) olarak düşündüğüm bu projeyi duvara asabilmek için sapın deliğinden kendir ipi geçirerek kendisine asma ipi yaptım. Ve resimin bulunduğu seramiğin kenarına da 2 sıra kendir ipi çevirdim.
Sanırım bu minnoşu hediye edemiycem.. :))) ama sorarsanız mutfağımda asacak yerimde yok, ama olsun bir gün bir evim olursa eğer mutfağında sırf bu panoyu kullanmak için uygun dekorasyon yapıp duvarında bir yer ayarlayacağım :)

Benden şimdilik bu kadar.. Yorum bırakmayı unutmayın lütfen :)
Sevgiler..

2 Mart 2015 Pazartesi

Ahşap Boyarız da Cam Boyamaz Mıyız??

Boyarız boyarız. Hepsini yaparız evelallah.. Bu vazoya da ilk gözağrım dediğim ahşap boyama tepsimi yaparken başladım. Bundaki teknikler tepsideki kadar zor ve meşakkatli değil.


Hemen anlatayım. Şekil 1A'da görüldüğü üzre vazonun bitmiş hali var elimde sadece ama zaten ham hali malumunuz olduğu gibi dümdüz bu çiçeksepeti'nin klasik vazolarından yani öyle fotoğrafa falanda pek ihtiyacı yoktu kendisinin. 
Ne yaptık derseniz? 2 kat enamel boya ile boyadım önce pıtpıt saplı süngerle, içindeki morluğa gelince ahşap tepsinin zemini mordu hatırlarsanız, ordan arta kalan boyayı dedim şöyle üstten bir renk versin diye sonuna kadar değil ama üstten bakınca görünecek kadar boyadım sonra üstüne enamel boya ile 2 kat yaptım.
Neyse, boya kuruduktan sonra ilk peçete dekupaj denememi yaptım. İtiraf ediyorum bu iş resim transferinden daha zor!! Ay o ne öyle ya, orasından tutuyorsun yırtılıyor burasından tutuyorsun kırışıyor.. Her neysee.. acemilik bu ya, ben okuduklarımla bu işe koyulduğumdan yanlış aklımda kalmış olacakki, dekupajı yaptıktan hemen sonra kurumasını beklemden 1 kat daha tutkal geçtim peçetenin üstünden. İşlem yanlış ama bir zarar oldu mu diye sorarsanız, olmadı. Belki şanstan zarar gelmedi bilemiyorum, o yüzden siz doğrusunu yapın ve peçete kuruyunca üstüne tekrar tutkal sürün!


Üstteki fotoğrafta da vazonun arkası, yani silindir bir vazonun sağı-solu, önü-arkası var mıdır bilmem ama bence arkası işte. Aynı tekniği burada da uyguladım, aynı peçetenin farklı desenlerini aldım farklılık olsun diye. Kuruduktan sonra şöyle bir baktım ki, pek boş geldi vazo gözüme. Önce şeffaf çatlatma denedim, tarifini veremiycem çünkü ben denedim ve beceremedim, çatlamadı vazo, olurda bir başka objede tutarsa o zaman paylaşırım. E çatlatma tutmayınca kenarlarına parmak yaldızla parmacıklarımla vur-kaç yaparak çerçeve yaptım. Son olarakta vazonun alt ve üst sınırına kesitğim şerit dantelleri peçete dekupaj tutkalı ile yapıştırdım. Onun da üstünden parmak yaldızla geçtim pıtpıt.. Üstüne de yarı-mat vernik.. Oldu da bitti.
İçime sindi mi? Eh işte..
Tepsimi sahibesine bugün teslim ettim ama vazoyu evde kendime saklayacağım, sevdiğim birine hediye edecek kadar mutlu etmedi çünkü beni.. Ama olsun ben yaptım neticede, konsolumun üstünde her daim yeri var :)

Yorum bırakmayı unutmayın lütfen :) 
Sevgiler..