26 Şubat 2015 Perşembe

İlk Gözağrım

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, bu tepsi benim ilk denemem. Nedendir bilmiyorum örgüyü bir bıçak gibi kesip kendimi bu boya işlerine vermeye karar verdim, ve ilk işim tabiki bir tepsi oldu..
İlk işim olduğu için hatalarım var elbette ama yine çöpe atılacak kadar da kötü değil. Değil, di mi?
  

Bu gördüğünüz tepsimizin ham hali. Özellikle resim transferini çok merak ettiğim için bu acemilik işimde resim transferi yapmaya karar verdim. Seçtiğim resme göre önce zemini patlıcan moruna
boyadım. E ahşap boyamaya merak salıpta mum eskitmeye merak salmamak olmadı, hemen eskitmek istediğim yerleri mumladım. Ve ardından kuruyunca rosy bej adlı tatlı bej rengine boyadım.



Asıl iş bundan sonraymış meğer, yapınca anladım.. Evet zor biraz, hele ki ilk bunu yapıcam derseniz daha zor ama yılmak yok, iyi kötü oldu di mi neticede..
Son boyama işleminden sonra boyamızın kuruduğundan emin oluyoruz. Önce mumladığımız yerleri zımparalıyoruzki alttan morlar çıksın eski püskü görünsün ve ardından seçtiğimiz resmin renkli yüzüne transfer tutkalı sürüyoruz, 10 dk kadar kurutuyoruz, sonra yapıştırılacak yüzeye bolca transfer tutkalı sürüp beklemeden yapıştırıyoruz, üstüne buzdolabı poşeti ve temiz bulaşık süngeri ile ovalıyoruz, ki kabarcıklar olmasın. Ve yaklaşık 12 saat kadar kurumasını bekliyoruz. Beklemek zor evet ama şart malesef.
Kuruyan resmin üzerine ıslak bir süngerle pıt pıt dokunarak resmin ıslanıp kabarmasını sağlıyoruz ve başlıyoruz resmi soymaya. Benim bu ilk denememde soyma işlemi başarılı oldu fakat resmin üzerinde beyaz beyaz kağıt kalıntıları kaldı, tam hevesim kırılmış ve bu iş nasıl olacak derken toprak ve ahşap kurtarıcım oldu. Valla ben ne öğrendiysem kendisinden öğrendim. Hala da öğreniyorum, kendi pek bilmez zannımca :)
Neyse, baktım beyaz beyaz oldu resim, toprak ve ahşap'ın taktiği ile yani bir pamuğa biraz sıvı yağ damlatıp resmin üzerine sürdükten sonra o beyaz pamukçukların gittiğini görüyorsunuz ve hevesiniz geri geliyor emin olun.


Transferden sonra resmin kenarları çok boş kaldığından kontür rölyefle kendimce desen yaptım, onu da öyle beyaz beyaz beğenmedim zeminde kullandığım morla üstünden geçtim, baktım öyle de olmadı parmak yaldızı parmakla değil fırçayla geçtim desenin üstünden. E daha oynamıyım yeter deyip memnun olunca da, parlak vernik yapıp işlemimi bitirdim. Bu arada ben 1 kat vernik yaptım, hep 3 kat diye okuyorum ama gözümden kaçmış, 1 kat daha atmalı mıyım acaba??
 



Valla bu ilk işim olduğundan yorum arsızlığı yapıcam. Lütfen görüşlerinizi yazın yahu. Yazın da bişeye benzemiş mi benzememiş mi yoksa ben mi kendi kendime "oohh mis oldu" diye şımarıyorum bileyim. :)
Not: Bu tepsi yeni evlenecek bir arkadaşıma hediye olacak, güle güle kullansın inşallah :)

Yorum bırakmayı unutmayın lütfen :)
Sevgiler..

23 Şubat 2015 Pazartesi

Patchwork Kırlentlerim, Salonumun Renkleri..

İşte benim asıl keyif aldığım hobim; örgü ve dantel.. Küçük yaşlardan beri örgü örüyorum. Aslında ilk örgü postum için kırlentlerimden önce yayınlayacağım başka başka bir sürü hırkam, kazağım, oğluşuma ördüğüm süveterim, yeleğim var ama bu kırlentler salonda halihazırda bulunduklarından hemen fotoğraflarını çekiverdim. E sonrasında da bana, blogda yayınlamak düştü.


Bu parçaları örmeye başladığımda asıl niyetim yatak örtüsü yapmaktı. Artmış iplerden yapmaya başladığım için sonra farkettimki iplerin kalınlıkları birbirini tutmuyor, miktarları yetmeyecek ve ortada kalacağım; hevesim de kaçınca bırakmıştım örmeyi. Daha sonraları örgü iplerimi düzenlerken parçaları bir poşetin içinde buldum baktım çok masum duruyorlar, ben de ölçtüm biçtim baktım kırlent olur mu? Olur..



Gördüğünüz üzre parçalardan bambaşka ama parçalara da uyacak açık renk bir iple birleştirdim. Üzerine bir tülbent koyup ütüsünü yaptım.(Tülbent koydum çünkü ilk denememde naylon olan örgü ipleri ütümün tabanına yapıştı. Yani tülbent önemli!)
Dikiş nakıştan anlarım ama ütüden sonraki aşamayı bir yorgancı amcanın ellerine bıraktım elyafım olmadığından, arkasına sade bir kumaş kullanıp içini elyaf doldurdu ve 2 tane mini mini şirin mi şirin kırlentim oldu, salonumun kahve tonlarından sıkılmıştım bana da renk kattılar :)


Şimdi aklımda koltukların yaslanma minderleri için bir şeyler örmek var ama inanın gözümde büyüyor. Yaparsam onu da mutlaka paylaşırım.

Not: Yan sütunlardaki butonlardan bloğumu takip edebilir, yayınlarımı da alttaki minnacık +1'lere tıklayıp beğenebilirsiniz.

Yorumlarınız benim için değerli, yorum bırakmayı unutmayın lütfen :)

Sevgiler...

20 Şubat 2015 Cuma

Zincirleri Örüyoruz

Merhabalar..

Uzun zamandır bloglarda, ve birçok "kendin yap" sayfasında gördüğüm ama "ana malzemesini nerden bulcamki canım" deyip sürekli ertelediğim bir projeydi bu.

Zamanında annemden bir sürü kolyeler almıştım, kendi kullanmış ama artık daha maskülen takıldığından şimdi bana kalmış kolyeler. İçlerinden bir tanesi böyle kalın, uzun, rose rengi bir zincirdi. Tek başına kullanmak için çok uzun, ucuna bir şey takıp sallandırmak içinde çok kalın geldi bana. Ne yapsam ne etsem derken, kırpıp yaka kolye yapmaya karar verdim. Öyle böyle derken elimde 3 parça zincir kaldı. Biri tam yaka hızasına denk gelecek biçimde kolye oldu, diğeri tabiki bileklik.. E son kalan parça aynı tarzda bileklik olmamalıydı ve işte o anda bir ampul yanıverdi. İşte aradığım ana malzeme bu dedim ve elimde kalan nakış iplikleriyle ördüm :) Nakış iplikleri de ilk goblen denememden kaldılar. Onu da bir ara paylaşacağım inşallah :)







İşte bilekliğimiz buuu :) Örmesi çok basit. İhtiyacınız olan şeyler;

-Şu goblen için kullanılan kat kat ayrılabilen nakış iplikleri. İpin nasıl birşey olduğu hakkında fikri olmayanlar için görseli burada.

- Örülecek zincir (istenilen boy ve kalınlıkta olabilir tabiki)

- Ve kullanılacak ipe uygun kalınlıkta tığ.






Ben iki renk yaptım. Uçlarını da şambala örerek kilit yaptım ve bilekliğimi bu şekilde tamamladım. Ama aklınızda olsun, örme işlemini bitirdiğinizde iplerin uçlarını çok dibinden kesmeyin biraz uzun bırakın ve örgünün bazı yerlerine yedirmeye çalışın yoksa sökülebilir ;)



Şimdiden deneyeceklere kolay gelsin. Denerseniz sizinkileri de görmek isterim. Paylaşın benimle ;)

Yorum bırakmayı unutmayın lütfen :)
Sevgiler..


13 Şubat 2015 Cuma

Oje ile Küpe Yenileme

Bugün de küpe yenileyelim dedim. Şu sıra çok revaçta olan bir teknik kullandım üstelik. Oje ile boyama :)
Çok basit, hemen hemen her kadının evinde olan bir malzeme; oje.
Velhasılı kelam, küpemin eski hali bu idi.






Küpenin ana meteryali sedef. Üzeri morumsu lilaydı. İkinci fotoğraftada görüldüğü gibi baya baya soyulmuştu.

Zamanında çok severek kullandım bu küpemi ama yıllarca aynı şeyi kullanmaktan hoşlanmıyoruz malum. Bayadır takmıyordum, farkettimki yeni bir soluk gerekli bu yavrucağa ve işte sonrasında da bastım ojeyi üstüne, bastım ojeyi üstüne :) Ve sonuç. Ta daaa..



Bir kaç detay vermek gerekirse;

En başta sedefli oje kullandım ama 3. katın sonunda baktım hala fark yok ondan sonra dedim ki; opak oje şart. Bu işin püf noktası bu bence, belki opak ve mat olan ojelere renk katmak için sedefli simli ojeleri karıştırıp boyamayı yapabilirsiniz. Belki diyorum çünkü henüz denemedim, onu da deneyip sizlerle paylaşırım umarım.

He bir de, küpenin aslı 4 parça şimdi olmuş 3 parça. Neden? Diğer parçayı da başka renk boyayıp deliğinden pimli bir küpe geçirip kendisini pimli küpe olarak kullanmaya karar verdim. İşte o da burdaa..







Eh şimdilik bu kadar. Ben yeni cicilerimi çok beğendim, umarım sizde beğenmişsinizdir.
Bir sonraki yenileme projesine kadar hoşçakalın..
Yorum bırakmayı unutmayın lütfen :)
Sevgiler


10 Şubat 2015 Salı

Pazar Etkinlikleri Vol.1 - Efe ile Bulut Osman Bey'e Karşı


Sezen Aksu çocuklar için bir hikaye yazmış, bu hikayeyi de çocuklar için tiyatro olarak hayata geçirmişler ve ortaya "Efe ile Bulut Osman Bey'e Karşı" adlı çocuk oyunu çıkmış. Biz de dedik ki, Meriç'i tiyatroya götürelim bakalım tepkisi ne olacak? Henüz 2,5 yaşında olduğundan nasıl bir tavrı olacak bilemedik. Neyseki sevdi ;)

Oyun Trump Towers'ta ve salonun bulunduğu kat tamamen çocuklara ait olunca deli deli oyuncaklar, çılgın oyunlar vardı katta.

Oyun öncesi Meriç'i durdurmak pek mümkün olmadı :) Ardından oyunuk izlemeye gittik. Şunu söyleyebilirim; oyun çocukları gerçekten eğlendiriyor. Konusu ise şöyle; Şirin bir mahallede yaşayan Efe'nin Bulut adında bir köpeği var. Efe mahalleliden sokak hayvanları için yemek topluyor, ama derici Osman Bey bu işten hiç hoşlanmıyor ve Bulut'tan ve mahallede barınmaya çalışan diğer hayvanlardan kurtulmanın bir yolunu arıyor. Arada tabi Sezen Aksu'nun şarkılarının coverları ile danslar, gösteriler çocukları çok eğlendiriyor.

Ayrıca; oyunu bence çocuklardan çok yetişkinler izlemeli. Günümüz çocukları artık hayvanlara karşı bizlerden daha merhametliler, asıl zulmü yaşatan bizlerin bilinçsizliği. (Yeri gelmişken, lütfen bu soğuk havalarda sokak hayvanlarına karşı da biraz düşünceli olalım. Bir kap su, biraz yemek yeterli olacaktır.)

Konumuza etkinliğimize dönecek olursak; malesef 8 Şubat 2015 oyunun son gösteri tarihiydi. Bir daha oynanır mı bilemiyorum fakat eğer tekrar oynanacak olursa muhakkak bir yolunu bulun ve gidin. Hem çocuklara hayvan sevgisini aşılamak, hem de bizleri durup düşünmek için dürten güzel bir oyun olmuş.


4 Şubat 2015 Çarşamba

Tasarım ve Mücevher

Size tasarımcı kimliğimden yani mesleğimden hiç bahsetmiş miydim?
Ben aslında Dokuz Eylül Üniversitesi, Gemoloji ve Mücevher mezunu, HRD Pırlanta Eksperlik Sertifikasına sahip bir eksper ve aynı zamanda kendi yeteneğini mesleğe dönüştürmüş bir mücevher tasarımcısıyım. Ve bu postu oluşturmama sebep olan şey de bu kimlik.

Az laf çok iş demeli ve bolca fotoğraf paylaşmalı.
İşte tasarımdan mücevhere dönüşmüş bir kaç parça;



Lale Kolye


Star Bileklik


Damla Kolye


Aşık Baykuşlar Bileklik

Bunlar sadece birkaçı. İçinde favorim olanlar var tabiki;
Aşık Baykuşlar mesela ;)

Ayrıca bu ürünlere ulaşmak isterseniz de buraya minik bir tık yeterli.
Ayrıca facebook ve instagram sayfamdan da, kendi hayallerinizi dile getirip, size özel ürünler üretmem için bana ulaşabilirsiniz.

Şimdilik bu kadar. Bir sonraki post'a çizimlerimi paylaşmayı planlıyorum.
Sevgiler.